fotoğraf: Uğur Dönmez
Mavi Baykuş
“Efendim, edebiyat bir bütün.
Edebiyat insan düşüncesini,
insan duygularını en mükemmel şekilde ifade etme sanatı.
Her şeyi kucaklayan bir sanat.
Frenklerin tabiriyle "sanatların sanatı.”
(Cemil Meriç, Türk Edebiyatı Vakfı, Çarşamba Sohbetleri)
Birkaç genç yürek, akıl ve kalem paylaşıp hayallerini ve gayretlerini yola revân olmuşlar. “Orjinallik, estetik, bütünlük, kurgusallık, öznellik, seçicilik, bir malzemeye bağlı olma; bazı motifler taşıyor olma; ferdî, mahallî, dinî, millî ve evrensel bakış açıları taşıma” gayreti ve “manzum olsun, mensur olsun güzel sözler” söyleyebilme/yazabilme şevkiyle, edebiyat sarayının nazım ve nesir hücrelerini dolaşırken, “Dergi hür tefekkürün kalesi./ Bir neslin vasiyetnamesidir dergi; vasiyetnamesi, daha doğru mesajı. (Bu Ülke)” sözlerini önemsemişler Meriç Usta'nın.
“Yazı kendine mekân ararken… Unutulmamak için yürünen yollarda… Kalıcılık yolunda bir esame bulmak için... Zahirden çok mana peşinde…”, “Biz geldik usulca…” diyerek vira bismillah demişler.
Başlamak cesaret işidir dünyada. Öğrendik ki, epeyce zorlukla da karşılaşmışlar. Lakin yılmamışlar.
Başlamak kadar devam ettirmek de önemlidir, bilmişler. Bunun için de alın teri, harçlık, emek, aşk ve şevklerini harmanlayarak;
“Bir, iki… Telaşa mahal yok.
Geç olsun güç olmasın demişler.
Biz geldik usulca ve daha epeyce bir süre buralardayız…” notuyla ikinci sayıyı da bırakıvermişler sessiz ve mütevazı bir şekilde raflardaki dergilerin içine. Yolu adımlarken tecrübe hanelerine de nice not düşmüşler, düşüyorlar.
Güzeli arıyor olma çabası… Zamana ve mekâna kayıt düşmek… Söylenmemesi imkânsız hale gelince kelimeye dönüşen kavramlar… Böylesi bir dergi Mavi Baykuş.
Dergide yazılar kadar fotoğraf ve çizimler de yer buluyor kendilerine. Ama hepsi kendi içinde ayrı bir bütün oluşturuyorlar. “Mavi Baykuş’ta yazılar ve görsel öğeler birbirinden bağımsızdır. Aralarında bağ kurmaya çalışmak gereksizdir.” notunda belirtildiği gibi…
“Pırıltılı bir sabaha uyandım. Kör olana dek güneşe bakmak istiyorum. Geçen zamanı geri döndüremem; kaybettiğim her neyse dursun düştüğü yerde. Kalan tüm nefesimle o güzel ıslığı çalıyorum. Elimde fırçam, dünyayı renklerimle boyarken düşlüyorum kendimi, düşünce gibi kadim ve kalb ferahlığı kadar hafifim. Hayatla savaşım bitti, acım dindi... Kafamdaki karanlık kalsın yerinde, kalbimden sızıp duran aydınlığım da. Anlamak acı vermeyecek ağırbaşlılıkla durup bekleyince. Yeni bir terkibim var şimdi ve yepyeni bir ıslığım. Özene bezene söylüyorum [ama] aldırmadan. Yalnızca duyabilenler için... Karanlığın ayırdında olmalı insan önce onla baş etmek için. Birileri karanlıkta uyumamalı... Mamur edeceğim kendimi, bu beldeyi, ve tüm evreni.. Affettim herkesle beraber ‘ben’i. Gene düşüyorum yollara... Sesimi unutmaya yüz tutmuşlara şimdi ıslık çalıyorum. Cebimde kelimeden anahtarlarım, her biri ayrı bir ‘gizli bahçe’yi açan... Yüksekte olmanın bedeli ağırsa ağır. Bu boş kuyuyu beklemeye devam edeceğim; sürecek dünya nöbetim...” cümlelerinin ve derginin genç sahibesi Polat’ın parlak düşlerini hayra yoruyor, aklını ve kalbini önemsediği (en çok da hayallerini) için gülümsüyoruz.
Kimilerine göre, “ellerinin hamuruyla”, kimilerine göre er’ce, dergi yolculuğuna çıkan ve her şeye rağmen heyecanlarını diri tutabilen bu zarif ekibe teşekkür…
Ve bereketle, yolunuz açık, gayretiniz daim olsun!
1 yorum:
Beyazkalemler'den sevgili Elif Konar ne güzel ifade etmiş Mavi Baykuş ekibinin yola çıkışta yaşadıklarını...
Genç ve kalemlerinde güçlü Mavi Baykuş ekibine başladıkları bu güzel yolda hep başarılar diliyor ve “Rüyamdaki Mavi Baykuş” sayısının çıkmasını da sabırsızlıkla bekliyorum.
sevgilerimle EEE :)
Kelâm-l kibar, kibâr-l kelâmest
Yorum Gönder